|
![]() |
|||
Zazalar'ın dili Zazaca olmakla birlikte, Zazalar arasında çiftdillilik veya çokdillilik göze çarpmaktadır. Yaşadıkları veya göç ettikleri coğrafyanın siyasi ve demografik koşullarına göre Türkçe, Almanca, Kürtçe gibi diller de konuşulur. Zazaca'nın yerel olarak Zazaki, Kırmancki/Dersimce, Dımılki, Şo-Bê gibi birkaç farklı adlandırması vardır. Zazaca olarak yazılan önemli eserlerden Ehmedê Xasi'nin Mewlid adlı kitabı (1899 yılında) ve Usman Efendiyo Babic tarafından yine başka bir Zazaca mevlid ise Şam'da 1933'de Arap alfabesiyle yazılmıştır. Latin alfabesine esas alınan Zazaca yazılış sistemi (Dilbilimci Prof. C.M. Jacobson'un Zazaca'ya uyarladığı alfabe), 1980'li yıllarda İsveç, Fransa ve Almanya gibi ülkelere göç eden Zazalar'ın gayetleriyle yayıldı ve Türkiye'de Zazaca dergileri ve kitaplarının yayınlanmasına yardımcı oldu. Türkiye'de 2004 yılından itibaren devletin resmi televizyonu ve radyosunda (TRT) her Cuma günü yarım saatlik Zazaca yayın yapılmaktadır. 1980'lerden itibaren Zazaca olarak birçok dergi ve kitap yayınlandı. Zazaca'nın yaşatıldığı en önemli alan ise müzik olarak değerlendirilir. Sılo Qıc,Ozan Rencber, Sey Qaji, Dewres Baba, Rençber Aziz, Mehmet Çapan, Hüseyin Doğanay gibi halk ozanları Zaza Halk Müziğinin 20.yy'daki başlıca önemli temsilcileridir. Bunun dışında 90'lı yıllardan itibaren Metin - Kemal Kahraman, Ahmet - Mikail Aslan, Nilüfer Akbal gibi sanatçılar da Zaza Müziğini batı müziğiyle tanıştırmışlardır. Alevi Zazalarda ibadet dilinin Zazaca olması Dersim'de bu dilin geçmişte kutsal kabul edilmesine neden olmuştur. Yörede Zazaca için "Zonê Xızıri" (Hızır'ın Dili) diye bir kutsama deyimi vardır. Dersim Zazacasında yazılı hale getirilen yüzlerce "dêse" (deyiş-ilahi) vardır. ZAZA DİLİNİN GELİŞİMİZılfi Selcan 1. Dil bölgesi Zaza Dilinin (geleneksel olarak) konuşulduğu bölge, Doğu Anadolunun Kuzey Fırat yöresinde olup, 37,8°- 42° enlem ile 37,8°- 40° paralelleri arasında birleşik bir bölge oluşturur. Yayılma alanı kuzey batıda Zarayı (Sivas), batıda Çemişgezeği (Dersim /Tunceli), güneyde Sivereki (Urfa), güney doğuda Mutki ile Tatvanı (Bitlis), doğuda Varto/Gımgım (Muş) ile Hınısı (Erzurum), kuzeyde ise Tercan ile Çayırlıyı (Erzincan) kapsar (harita 1, 2). Merkez yöre olan Dersim ve Bingölde (Çewlıg) ve sınır bölgelerinin bazı kazalarında, mesela Zara, Siverek ve Vartoda öncelikle Zazaca konuşulur. Zazaca dil bölgesinde Kurmanci (Kürtçe) ile Türkçe de konuşulmaktadır. Daha evvel buralarda konuşulan Ermeniceyi konuşanlara ise hemen he-men hiç rastlanılmıyor. Kazakistanda da Zazaca konuşulmaktadır. Stalin yönetimi döneminde Orta Asyaya sürgün edilen halk gurupları arasında, Batumlu (Gürcistan) birçok Zaza ailesi de vardı; bunlar da 1944 de Cambulda iskân edildi. Verilen haberlere göre bunlar (tahm. 10 000) dilini ve kültürünü muhafaza etmiştir.1 Zazaca konuşanların sayısı hakkında kesin bir istatistik yoktur. Türk nüfus sayımlarında ana dili hakkındaki bilgiler ise gerçeği yansıtmayıp güvenilir değildir. 1981 nüfus sayımına dayanarak yaptığım tahmine göre, dil bögesi ile metropolleri göz önüne alarak, konuşanların sayısının 3 milyona kadar olması gerekir. İşçi göçü (1964-1974) ve politik sürgünle (1981 askeri darbesinden sonra)Birçok Zaza Batı Avrupa devletlerine geldi: Almanya, Avusturya, İsviçre, Hollanda, Belçika, Fransa ve İsveç. Avrupada yaşıyan Zazaların çoğunlu-ğu Almanyada yaşamaktadır (tahm. 250 000). Berlinde ki sayısı tahminen bu bilgi, kendi deyişiyle orada 17 Zaza oyun türküsü kaydeden Nûra Cewarî tarafından Erivanda yayınlanan Kurmanci gazetede, Rya Teze, No. 3 (4465), 9 Yanvar (Kanûna Paşin) 1991), verilmektedir; karş. Kurmanciden Zazacaya çe-virisi, Armanc (Stockholm), Gulan 1991, S. 10. 2 10 000 cıvarında olması gerekir; Almanyanın diğer bazı büyük şehirleri ile İsviçrenin sınır şehri Baselda2 da durum benzer şekildedir. 2. Halk ve dil adları Almanlar nasıl kendilerine bölgesel adlarla Preuße, Sachse, Bayer, West-fale vs. diyorsa, Zazalar da aynı şekilde kendi adlandırması için birkaç yöresel halk adını kullanırlar: Zaza, Kırmanc, Dımıli, Gini. Ençok, yani hem bölgeler üstü, hem de enternasyonal bakımdan yaygın olan etnik ad Zaza’dır. Dil adı, halk adına -ki takısını eklemekle oluşur; mesela: Zaza > Zaza-ki ‘Zaza-ca, Zaza dili’, vs. Zaza etnik adı Bingöl, Hani, Dicle (Piran), Elazığ (Xarpêt) ve Sarızda yaygındır; Türkçede Zazaca konuşan kesimin tümü için kullanılır. 1329/30 (730 h.) yılından kalma ve yöre halkının Secerê Kurêşi ‘Kureyş Şeceresi’ dediği yazılı bir deri dökümanda, bir Türk padişahının mühürü de vardır. Burada ayrıca birkaç Zaza aşiretlerinin adları da sıralanmıştır. Bunların arasında birisi de, kendisini ṭālib ‘(alevi) mürit’ ve Zāzā aşireti-nin mensubu olarak kaydedip imzalamıştır. Bu tarihi belgenin bir varyantında da aynı kayıt mevcutur. Arapça metin-deki kayıt şöyledir: Tflālib Mollā Banī min qabila Zāzā ازاز ةلبق نم ىنب لام بلاط Zāzā kabilesinden Mollā Banī. Sürülerini Bingöl yaylalarında ve Süphan dağında otlatan Zaza aşiretin-den, 1650 de Sivastan, Dersim üzerinden Muşa seyahat ederek bu bölge-den geçen meşhur Türk seyyahı Evliya Çelebi de birkaç kere bahsetmek-tedir.3 2 Baselde yaşayan öğretmen Uşên S., bir konuşmamızda, buradaki Zaza kökenli-lerin sayısının takriben 10 000 olduğunu söyledi. 3 E. Çelebi, Seyāhatnāme, 1. basım: İstanbul 1896, osmanlıca-türkçe; latin harfli türkçe, Danışman’ın yayını, C. 1-17, 1969-1970: Dil adı ازاز Zāzā için karşl. C. IV, S. 74-75 (yeni basımda, C. 6, 164 f., orijinal metinde Zaza dili hakkındaki ifade eksiktir.), C. III (Yeni basım C. 5, 112, 119). Aşiret adının اظاظ Ẓāẓā şeklindeki yazılışı için karşıl. C. IV, 145 (Yeni basım C. 6, 231). 3 Zaza aşiretinin Divriğide (Sivas) yerleşik olduğunu, N. Sakaoğlunun yay-ınlamış olduğu, 1744 yılından kalma osmanlı-türk dökümanları da belge-leyip şöyle bahseder: „… Kara Yusuf Zaza oymağından getirttiği işsizleri burada çalıştırarak zenginleşmiştir.”4 Zaza aşireti hakkında daha açık bilgiler, o zamanlar Erzurumda görevli olan ve kuzey Zaza Yurdunu 1866 yılında gezip bunun üzerine detaylı olarak bahseden İngiliz Konsolosu J. G. Taylordan tarafından verilmekte-dir.5 Taylorun yazdığına göre, Zaza aşireti ‘Shushar’ da (Suşehri’nde) yerleşikti. Daha fazla teferruat Nuri Dersiminin eseri Dersim Tarihi’nde (1952), S. 61, mevcuttur. Bu yöreyi çok iyi tanıyan N. Dersiminin anlattığına göre, oniki aşiretten ibaret olan Koçkiri aşiret gurubu’nun bir tanesi de Zaza aşiretidir. Koçkiri6 adı, merkezi Zara7 olan eski sancak Koçkiri’den (1858-1867) alınmıştır. 4 N. Sakaoğlu, Anadolu Derebeyleri Ocaklarından Köse Paşa Hanedanı, Ankara 1984; Zaza için krşl. S. 31-32, 47-48, 50; S. 61. Sakaoğlunun verdiği kaynak şöyledir: Başbakanlık Arşivi, Sivas Ahkâm Defteri, No.1, S. 232 (1. hüküm), Tarih: Şubat 1744 m. (Evail muharrem 1157 h.); agy., No. 3, S. 43, Tarih: 1747 m. (1160 h.). 5 G. Taylor, Journal of a tour in Armenia, ..., y. yer: JRGS, London, 38.1868, S. 304, Not: Taylor’un bahsettiğine göre Zaza aşireti Suşehri’nde yaşıyordu aşiret reisi İbrahim Ağa idi. 6 Gerek kendi soruşturmalarımdan, gerekse diğer araştırmacıların elde ettiği bilgilerden çıkan sonuca şöyle: Sivasın doğusunda yerleşik olup Kurmancca konuşan Koçkiri aşiretleri, kendi sözlü tarih aktarmasıyla birkaç asır önce Der-simden göçetmiş ve kendilerini Batı Dersim’deki Şix Hesenan aşiret topluluğu-nun evlatları saymaktadır (Dersimi, 61). On aşiretten ibaret olan Şix Hesenan aşiret topluluğunun dili ise Zazacadır (Dersimi, 46); buna göre Koçkiri şiretleri Kurmanc dilini daha sonraları devralmıştır, yani burada bir dil değiştirme olayı meydana gelmiştir. 7 A. Birken, Die Provinzen des Osmanischen Reiches, Wiesbaden 1976, S. 144: ‘Koçkiri Sancak’ı 1858 de kuruldu (Salnāme 1275) ve 1867 ye kadar sürdü (Salnāme 1284, 92). Merkezi Zara idi (krşl. V. Cuinet, Asie 1, Harita S. 612).’ 4 Siverek, Çermük ve Gergerde Zazaca konuşanlar kendilerine ençok Dımıli veya Dımli derler. Alman iranisti Friedrich Carl Andreas Dımılī adının halk adı olan Dēlemī (Deylemī), مليد (arap. Daylamī) kelimesinden geldi-ğini belirtir. Bilindiği gibi Dêlem’liler Hazar Denizinin güney kıyısıyla Horāsān’ın batısı veya Gūrgān’da denilen bölgede yaşıyordu. Rus şarkiyatçısı Vladimir Minorsky, Ermeni tarihçisi Antranig ve Alman iranisti Karl Hadank tarafından desteklenen Andreas’ın hipotezine göre, Dımlī (ya da Zaza veya Kırmanc) diye adlandırılanlar, Dêlem’lilerin evlatlarıdır; bunlar Hazar Denizinin güney kıyısında yaşayıp, 5. ile 11. yüzyıları arasında beş devlet kurmuş ve bununla İran ile Ortadoğu tarihin-de büyük bir rol oynamıştır. Deylemli hükümdarlardan ençok meşhur olanlar, halifelik makamına da sahip olup Bağdatta hüküm süren Büveyh-liler (Büvehoğulları) idi.9 9. - 10. yüzyılların tarihi bilgilerine göre Dêlemlilerin dili ne Farsça, ne de Arapça idi. Kurmanclar (‘Kürtler’) Zazaca konuşanlar için Dımıli ile Zaza halk adlarını kullanırlar. Sarız (Kayseri), Sivas (Zara, Divriği) ve Malatya böl-gelerindeki Kürtler (Kurmanclar) Zaza Diline Ginî (tür. Ginice) derler. Gini, Beypınar (Zara/Sivas) ile Karabel Dağlarının güney kısmında (Si-vas) yaşayan ve Zazaca konuşan aşiretin adıdır (Dersimi, 62). Zazaca konuşan alevi kesim kendilerine Kırmanc derken, Kurmanci konuşanlara da Kırdas veya Kur’ [k’ur:] diyerek kendilerinden ayırır. Kendim ise, burada belirtilen dört bölgesel halk adından, ençok yaygın olan Zaza ismini tercih ediyorum. 3. Zaza Dilinin araştırılması 19. yüzyıldaki yoğun dilbilimsel girişimler esnasında, Zazaca ilk olarak 1856 yılında Roslawl’’daki Rusya Bilimler Akademisi’nin görevlendirdiği Peter Lerch, Smolensk Eyaletinde kaydedip, gramatik analizine henüz geçmeden 1857-58 de yayınladı (Rusça ve Almanca). Friedrich Müller 1864 de karşılaştırmalı dilbilimsel incelemelerini, Lerch’in metinleriyle yaparken, Zazacanın eski özelliğe sahip oluşunu belirgin olduğunu tespit etti. 8 Z. Selcan, Zaza Milli Meselesi Hakkında, (Kendi Yayını), S. 16-17; Mann/Hadank, Mundarten der Zâzâ, S. 177 (Cümle No. 124) ve S. 179 (Cümle No. 214, 215). 9 V. Minorsky, La domination des Dailamites, Paris 1931, S. 17; aynısı, Daylam, Enzyklopädie des Islam; A. Ateş, Deylem, İslam Ansiklopedisi. 5 Diğer Zazaca dil malzemesi, arkeolog ve lenguist olan Albert von Le Coq tarafından, Şamdaki bir Zazaca konuşmacıdan kaydedilerek toplanmış ve 1901 de (özel basımla) yayınlanmış, fakat gramatik bir analizi yapılma-mıştır. Oskar Mann 1906 yılında Prusya Bilimler Akademisinin, batı irani dilleri-nin dökümentasyonu ve gramatik analizi için verdiği görevle Orta Doğuya yaptığı seyahatte, beş yıllık gezisi esnasında başka şeylerle beraber Zaza-cadan da dil örnekleri kaydetmış ve bunların gramatik yapısıyla uğraş-mıştır. O. Mann, Yeni Farsçadan farklı olan Zazaca ile Gorancayla karşılaşınca, dil tarihi ile ilgili bağlantılar kendisine daha da netleşti; bunu, 4. Temmuz 1906 da Prusya Bilimler Akademisine yazdığı mektubunda şöyle ifade ediyor: „Daha evvel de tarafımdan savunulup, Zâzâcanın katiyen Kürtçe olmadığı görüşü, tasdik edilmektedir; .… Orta Farsçanın Turfan Metinlerinin kuzey lehçesindeki tüm tuhaf fiil çekimlerini burada Zazacada tekrar görüyo-rum.”10 Ancak bu bilgiden sonra Mann, Batı İrani Dillerini kuzey ile güney gu-ruplarına ayıran tarihi sınıflandırmasının bilimsel temelini atabilmiştir. Zazacanın dil tarihi bakımından yerinin tespiti Alman iranisti Oskar Mann’a borçluyuz. Mann 1917 de ölünce, Hadank Mann’ın eserini tamamlamakla görevlendirildi. Böylece Hadank 1932 de halen de değerli olan Mundarten der Zâzâ adlı eserini, ilk Zazaca grameri (398 S.) yayınladı. Bunun hakkında, 12. Nisan 1932 de, Akademinin Girişimleri Hakkında Haberler’de şöyle yazar: “Bununla son on yıl boyunca üst üste denediğim, belki de kolleksiyonun enzor konusu, belli bir dereceye kadar tamamlanmıştır. Gramatik yapısını şimdiye kadar hiçkimsenin incelemediği bu kuzeybatı irani dilin gramatik açıklamasını meydana getirmeyi başarabildim. Herşeye rağmen Zâzâca cildi III. Bölümün en önemlisi olarak sayılabilir.”11 Hadank ayrıca Zazaca metinler kaydetmek için de 1932 de Suriye ve Bağdata seyahat etti. Ne varki Zazaca araştıma arzusu maalesef yerine 10 O. Mann, Nachlaß in der Staatsbibliothek Berlin (W), Brief aus Siverege vom 4. Juli 1906. 11 BBAW (Berlin-Brandenburgische Akademie der Wissenschaften), Akademiear-chiv, Histor. Abt. II-VIII-200: Berichte über die wissenschaftlichen Unterneh-mungen der Akademie, 12. April 1932. 6 gelmedi ve beraberindeki Kürt kılavuzu Celadet Bedir Han’ın hoşgörüsüzlüğü buna engel oldu. Ancak belli bir zaman sonra onun tavrını farketti ve asıl amacını anladı ve bunu not defterine şöyle kaydetti: “…Emir Zâzâları Kürtlerden sayıyor ve hepsini kürtleşmiş olarak görmek istiyor. … anlaşılan, benim Zâzâca hakkında bu kadar canlı alaka göstermem hoşuna gitmiyor.”12 Hadank’ın Zazacayı araştırma girişimi başarılı olmayınca, bunu uzun bir sessizlik takib etmiştir ve 80li yıllara kadar bahsetmeye değer bir çalışma yapılmadı. Ancak 1985 te Terry Lynn Todd tarafından Zaza dili üzerine bir doktora Ann Arbor’daki Michigan üniversitesinde (ABD) yayınlandı. Burada işlenen metinler, daha evvel Mann’ın belegelemiş olduğu Siverek bölgesinden olup tek bir konuşmacıdan alınmadır. Şimdiye kadar yayınlanan tekstler sadece güney Zaza-Bölgesi’ndendir. Kuzey bölgesinin Zazacası ise hiç kaydedilmemiş ve şimdiye kadar bilimsel araştırmaya kapalı kalmıştır. Bu sebepten dolayı Berlin Teknik Üniversitesi, Lenguistik Enstitüsü’nde, kuzey lehçesinin teferruatlı bir gramerini meydana getirme amacıyla araştırma çalımasına girişildi. Bu da, Temmuz 1995 te kabul edilen doktoramın, Grammatik der Zaza-Sprache, Nord-Dialekt (Dersim-Dialekt), konusuydu. 4. ‘Türkiye’de dil politikası ve dillerin politize edilmesi Orta Doğu da çözülmemiş birçok etnik problemlerde ve özellikle Türkiyede diller başrol dedir. İran hükümetleri nasıl Kürtçe ile diğer dilleri Farsçanın bir lehçesi olarak ilan ettiyse, Türk devlet kurumları da 1992 ye kadar Zazaca ile Kurmanccaya (Kırmanccaya) Türkçenin bir lehçesi dedi. Kürt yazar, politikacı ve örgütleri de buna karşı, siyasi sebeplerden dolayı Zazaca ile diğer dillerin de Kürtçenin lehçesi olduğunu iddia ediyorlar. Zazaca ile ‘Kürtçe’ (Kurmancca, Soranca) arasındaki tarihi dil farkı bütün iranistler tarafından ortaklaşa kabul edilmektedir. Burada dilbilimcilerin, tehlikede olan halkların siyasi geleceği hakkında özel sorumluluğunun bilincinde olup, siyasi lehçecilik ile sağlam temelli dilbilimsel incelemeleri iyi ayırdetmesi gerekir. Anadoluda birçok politikacı, yazar, propagandacı ve herşeyden önce ordu, Türk olmayan halkların etnik-kültürel kimliğini katı şekilde redetmekte ve bunu kabullenip tolerans göstermeye direniyorlar. Bu halkların dili ve 12 K. Hadank, Nachlaß, Staatsbibliothek Berlin (W), H 4,1, Seite i. 7 kültürünü, Anadolunun bir çeşitlilik ve zenginliği olarak göreceğine, büyük bir ihtirasla ve ince metotlarla bunu tahribetmek ve türkleştirmekle meşguldürler. Bunu yaparken de, aynı köken ve kültüre sahip olduklarını propaganda edip, serbestlik ve eşitlik hedefine kavuşmalarını engellemeye çalışıyorlar. Gerek osmanlı-türk Devletinin, gerekse bugünkü ‘Türkiye’nin hakim güçleri, Türk olmayan halkları kendi öz vatanında sürekli olarak takibetip baskı etmiştir. Zaza Dilinin (ve Kurmancinin) resmi olarak yazılıp konuşulması, Mustafa Kemalın yönetimi ele geçirmesiyle (1921) yasaklandı. Bununla beraber sahte-bilimsel yayınlarla, bu dillerin Türkçeden türediği ve kendilerinin güya Türklerden geldiği üstüste ‘ispatlandı’. Zazalar sadece Türklerin değil, aynı zamanda Kürtlerin de kimlik zorlamasına maruz kalıyorlar. Mesela Kürt Öğretmenler Münih’teki konferanslarında resmen şunu talep ediyorlar: ‘Zazaları, Kurmanciyi devralmaya teşvik etmek lazım.’ 13
|
|
|||
![]() |